demokrasi kurtar bizi vol 2

Bir önceki Ahmet Altan eleşirimle ilgili Arthur kardeşimin eleştirilerine cevap yazarken uzatınca eleştirimin biraz daha da derinleşmesini sağladığı için yazıyı bloga almaya karar verdim. Ama önce cravanesque fikriyat'a bakmanız gerekiyor.

Öncelikle iki noktaya netlik getireyim:

Birincisi, ben de insanların illa ki kapitalizmden öldüğüne inanmıyorum. Arthur'un da alıntıladığı paragrafta dediğim gibi “alıntıdaki düz mantığa indirgenebilir olduğu varsayımıyla” demokrasi olmadığı için değil kapitalizm olduğu için insanlar ölmüşlerdir dedim. Arkasından “sosyal devlet” (welfare state yerine kullandım bunu da) olsaydı ölmezlerdi diyerek de zaten ne kapitalizmi ne de demokrasiyi elimin tersiyle ittim.

İkincisi, “padişah değil de temsilciler seçme özgürlüğü” diyerek de genel olarak freedom of choice’un kapitalizmin de temelinde olduğunu göstermeye çalıştım çok basit bir şekilde, yoksa demokrasi bundan ibarettir diye bir savım yok, öyle olsa dangalakça olurdu.

Benim temel eleştirime zaten Arthur da Ahmet Altan’ın fazlasıyla basite indirgeyerek yazdığını söylerek katılmış, ama ona göre Altan bunu bu şekilde ifade edebilmeliyken, bana göre bu şekilde ifade ederek bir çok başka sebebin üzerini çiziyor ve yanlış olan bu.

Salt demokrasiyle toplum refahının yükselebileceğini düşünmek fantezi çünkü, ikisi arasındaki ilişki bence karşılıklı ve “recursive” (bulamadım türkçesini) yani refah seviyesindeki artış demokrasinin de ilerlemesine, demokrasideki ilerleme de refah seviyesindeki artışa karşılıklı neden oluyor. Bu yüzden de tek başına demokrasi toplum refahını artırır savına inanmıyorum. Buradan yola çıkarak İsviçre örneğine gelirsek, İsviçre’nin dağ köyündeki asfalt yolu olmayan köylülerin köy birahanesinde toplanıp demokratik bicimde herkesin konuşma hakkına sahip olduğu bir toplantı yapabiliyor, bunu değiştirmek için ne yapabileceklerini istişare edebiliyorlar çünkü sosyal devletin sağlaması gereken eğitim, sağlık imkanlarına herkes kadar ulaşabiliyorlar, yoksa zaten öncelikleri kerpiç ev ve asfalt yoldan ziyade Elazığ’daki köylüler gibi hayatlarını bir şekilde sürdürebilmek olurdu.

Cravan'ın Türkiye konusundaki eleştirilerine de olduğu gibi katılıyorum ve evet en kral demokrasi de gelse, onun devlet kapitalizmi benim vahşi kapitalizm dediğim koşullar varolduğu sürece, o insanlar yine ölür. Önce kapitalizmi dizginlemek bunu da demokrasiyle, hukukla desteklemek lazım ki Elazığ’da insanlar haklarının gaspetildiğinin farkına varabilsin, köy kahvesinde toplanıp “bize yanlış yapıyorlar” desin.

1 comment:

  1. "önce kapitalizmi dizginlemek"... bu cümleye gelene kadar iyi gidiyordu. burada takılıverdim işte burçe. (şu tartışmaya bi katılamadım gitti de ona yanarım! başbığımı da küstürdüm bu yüzden kendime.)

    ReplyDelete