Showing posts with label Alıntı. Show all posts
Showing posts with label Alıntı. Show all posts

Maria Puder olmak

"Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "Bu eksiklik sana değil, bana ait. Bende inanmak noksanmış. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar. Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum. Seni istiyorum. İçimde müthiş bir arzu var. Bir iyi olsam!”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

***

Bundan yaklaşık 10 sene önce Maria Puder olduğumu sanarken Raif Efendiydim, büyüdüm Maria Puder oldum. Yani:

"Nereye çağırırsan gelirim!"

a sample of the mentality of Nazi administrators*

The Reich Minister of Justice
Information fot he Fuehrer
1943 No.


After the birth of her child, a full-blooded Jewess sold her mother’s milk to a pediatrician and concealed that she vas a Jewess. With this milk babies of German blood were fed in a nursing home for children. The accused will be charged with deception. The buyers of the milk have suffered damage, for mother’s a milk from a Jewess cannot be regarded as food for German children. The impudent behavior of the accused is an insult as well. Relevant charges, however, have not been applied for so that the parents, who are unaware of the true facts, need not subsequently be worried.

I shall discuss with the Reich Health Leader the racial-hygenic aspect of the case.

Berlin, April 1943

* from Bureaucracy and National Socialism by Frederic S. Burin

One question

Almost everyone recognizes that the world could be a better place, and that there is much work to be done to improve it. Why then is so much of the debate about whether the world is getting better or worse, rather than about what can be done to make it a better place? It is because the debate is ultimately about policies. The implicit premise is that if the world is going to hell, then the policies that have been followed for the past fifty years are likely to be wrong. And if the world has been getting better, then the policies are more likely to be right. It is a separate question whether it is globalization that is responsible for what has happened.

from Globalization and Its Challenges by Stanley Fischer, p. 7

taşra ne demek?

Bütün bu manzara yıllardır benzer şekilde tekrarlanmasına karşın ilçe için yine de çok önemli gündü. Zira, seneye bugün yeniden yaşanana kadar öteki anlar hemen hemen birbirinin benzeri olacaktı. En azından yılda bir gün öbürlerinden biraz farklı geçiyordu. Bu “farklı” gün gelecek yıl yinelense de ne gam! Taşra demek tekrara teşne demek değil mi, zaten?

Ahmet Büke, Çiğdem Külâhı, Salla Bayrağı Düşman Üstüne!

kardeşlik, insanlıkçılık

bir adam: Bütün bunlarda ölümsüz bir yan var Lidya. Çok fazla gülünçlük gerekli. Eskiden buna insan onuru deniyordu. Niçin ona... yardım etmediniz?

kocası afazi olan ve onu terkeden kadın: ...ve geri kalan yaşamım benim artık katlanamayacağım bir acıya son vermek için kocamın ölmesine yardım edip etmediğimi kendi kendime sormakla geçti. Kardeşlikten söz ettiniz... Denedim. Ama insanın artık sevmediği birisine bağlı kalması doğru değildi... Bir ahlâk adına bir insan için kendini feda etmek, artık bunların hiç iler tutar bir yanı yoktu. Bu hiçbir insanca yanı olmayan bir insanlıkçılıktı, doğaya karşı bir eylemdi.

hırant dink


Hülyalı
Istıraplı
Renkli
Aşık
Namuslu
Temiz
...
Delikanlı
İnsan
Nar
Kardeş

Met-Üst, Agos Gazetesi, 27 Ocak 2007

mezar taşı

Laia Asieo Odo
689-769
Bütün olmak parça olmaktır;
gerçek yolculuk geri dönüştür.

(To be whole is to be part;
true voyage is return. )



Mülksüzler, Ursula K. Le Guin, s. 82

Korku / Bir Bene Gesserit Duası

Korkmamalıyım...
Korku akıl katilidir.
Korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür.
Korkumla yüzleşeceğim.
Üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim.
Ve geçip gittiği zaman geçtiği yolu görmek için içimdeki göze döneceğim.
Korkunun gittiği yerde hiç bir şey olmayacak.
Yalnızca ben kalacağım.

Dune - Frank Herbert

gülme, bazen nefretin öldürme biçimidir

sıkılgan ince ince yağan yağmur altında tanışmamız böyle oldu.

önsezilere inanmam, ama uzun zamandır inançsızlıklarıma olan inancımı da yitirdim.

gülüyordu. gözlerinin çevresinde kırışıklıklar oluşuyordu ve yıllar buralarda gelip yerlerini alıyordu.

insan tanımadığı birinin yalnızlığını bu kadar çabuk teşhis edince...

hayatıma o kadar çok kadın girdi ki neredeyse hep yanız kaldım. çok, hiçkimse demektir. (not: bu cümleyi özgün teoman bir yerlerde kullandıydı sanki? - "çok kadın, hiç kadındır oğlum yalnızlıktır sonu." hatta, zamparanın ölümü?)

böyle durumlarda işte yaşamı sürdürme alçaklığı gösterilmez. insan kafasına bir kurşun sıkma inceliğini gösterir.

düstur niteliğinde: bir dostu bırakıp gitme hakkına sahip değilsek, artık dostluktan söz edilmez.

ağlamasını bilmediğim için hep yakındı benden. neyin iyi olduğunu bilmediğimi söylerdi bana.

 su altındaki bir taş gibi kayboldun!

- kadınları hiçbir zaman anlayamayacağım
- aptal aptal konuşma, bu dünyada anlaşılabilen ve bir anlamı olan tek şeydir o...

dostça gülümsedi. bu gülümseme sanki bana değil de çocukluğuma gitmiş gibiydi.

bu da alıntı içinde alıntı: "bir tek şeyi yitirirsiniz ve yaşamınız dopdolu olur" lamartine

inanç dağları yerinden oynatır. ama bazen de yerinden oynatacak dağlardan başka bir şey vermez.

ölüm içeri girmek için, sizin tek başına olmanızı bekler. (meksikalı inancı)

o zaman siz de bana niçin onun yanına uzanmadığımı, niçin onu kollarıma almadığımı ve son soluğunu dudaklarıma çekmediğimi soracaksınız, onu sonuna kadar izleyebilir ve onunla birlikte ölebilirdim. ama hayatta kalmak ve mutlu olmak istiyordu.

imkansıza bir şans tanıyın. imkansızın sabrının ne kadar taştığını ve ne kadar bize ihtiyacı olduğunu bilmiyorsunuz.

- artık yaşamak için hiçbir istek duymuyorum
- bu en eski yaşama biçimi

 insan bir kez umutsuzluğa düşünce, herhangi bir şeye inanmağa hazırdır.

kızım öldüğünden beri zamanımı mutlu olmaya hakkım olmadığnı kanıtlamakla geçiriyorum.

gülme, bazen nefretin öldürme biçimidir.

genel sözlere sığınmak her zaman daha kolaydır.

son iki söz:

bir kadın bütün gözleriyle, bütün sabahlarıyla, bütün ormanları, tarlaları, kökleri ve kuşlarıyla sevildiğinde onun henüz yeteri kadar sevilmediği anlaşılır. ve dünya, sizin yapmak zorunda oldğunuz şeylerin başlangıcından başka bir şey değildir.


...ve ben size aşksız yaşanamaz demiyorum, olabilir ve hatta en iğrenç şeydir bu!

Kadının Işığı, Romain Gary, Can, 1996

Alıntıcının notu: Bunlar kitabı ilk okuduğumda (2000) aldığım notlar, ikinci okuyuş her zaman ayrı keyifli.

siz derinlik arıyor musunuz?

yaşamın yakamızı bıraktığı bir gerçekti ve buna da hep raslantı adı verilir.

her zaman biraz hırsız olan uyku...

...siz derinlik arıyorsunuz, ama uçurumlardan başka bir şey bulamıyorsunuz.

genel olarak hiçbir şey öğrenmek istemedi ve rahatsız olmamak için umut dağıtan hıyarlar gibi davrandı.

birliktelik, bir kadında yaşayan erkek ve bir erkekte yaşayan kadın demektir.

ona gerçekten inanıyorsanız, bu demektir ki yaşamak için bir nedene ihtiyacınız yoktur. henüz yeterince yenilgiye uğramadınız.

başarısız olabiliriz, siz ve ben: iki kazanın kalıntılarıyla bir açık deniz gemisi yapmanın zor olduğunu biliyorum.

insan yaşama nedenini kaybedince, ama gene de yaşamaya çalışırsa, suçlu hisseder kendisini.

- umutla yaşanıyor
- özellikle basmakalıp şeylerle yaşanıyor.

- hangi andan başlayarak mutsuz bir kadın olmaktan çıkıp orospu olur insan?

- aşktan hiçbir şey anlamıyorum.
- çünkü aşk her şeyi anlar, her şeyi yanıtlar, her şeyi çözümler ve her şeyi ona bırakmak gerekir.

kendime olan güvenim belki de bir delinin rahatlık ve esenliğinden başka bir şey değil... iyi. ama biz yenilgiyi kabul etmeyecek kadar zayıfız.

kendim için mutlu olmak istiyorum. türün mutluluğu için mücadele etmek istemiyorum.

dağları yerinden oynatmakla başlamayacağız, rahat olun dağlar gelip bizi bulacaktır.

mutsuzluğa saygılı olmak için hiçbir neden yoktur. hiçbir.

...suyun kaynağa verecek dersi yok, kalp neyle yaşadığını kana açıklamaz.

bu öyle bir dönem ki herkes yalnızlığını haykırıyor ve aşkı haykırdığını bilmiyor. insan yalnızlığını haykırdığında her zaman aşkı haykırır.

Kadının Işığı, Romain Gary, Can, 1996

eve dönmek mümkün mü?

Eğer dönüşün olanaklı olduğuna, kendisi dönmese bile yolculuğun doğasının dünyanın çevresini dolaşmak gibi bir dönüşü içerdiğine derin bir inancı olmasaydı, o yıllar sürecek serüvene büyük olasılıkla atılmazdı. Bir ırmakta iki kez yıkanamazsın, yeniden eve dönmek de olanak dışıdır. Bunu biliyordu; aslında bu, dünyaya temel bakışıydı. Ama o, bu geçicilik kabulünden dev kuramını geliştirmişti; buna göre en çok değişebilen şey, en derin sonsuzluktu, ırmakla olan ilişkiniz ve ırmağın kendisiyle ve sizle olan ilişkisi de salt bir özdeşlik yokluğundan hem çok daha karmaşık hem de daha güven verici bir şeydi. Genel Zaman Kuramı eve dönmenin mümkün olduğunu söylüyordu, yeter ki evin şu ana dek hiç bulunmadığınız bir yer olduğunu anlayın.

Ursula K. Le Guin, Mülksüzler, Metis, Ağustos 1997, sf. 56,57