gülme, bazen nefretin öldürme biçimidir

sıkılgan ince ince yağan yağmur altında tanışmamız böyle oldu.

önsezilere inanmam, ama uzun zamandır inançsızlıklarıma olan inancımı da yitirdim.

gülüyordu. gözlerinin çevresinde kırışıklıklar oluşuyordu ve yıllar buralarda gelip yerlerini alıyordu.

insan tanımadığı birinin yalnızlığını bu kadar çabuk teşhis edince...

hayatıma o kadar çok kadın girdi ki neredeyse hep yanız kaldım. çok, hiçkimse demektir. (not: bu cümleyi özgün teoman bir yerlerde kullandıydı sanki? - "çok kadın, hiç kadındır oğlum yalnızlıktır sonu." hatta, zamparanın ölümü?)

böyle durumlarda işte yaşamı sürdürme alçaklığı gösterilmez. insan kafasına bir kurşun sıkma inceliğini gösterir.

düstur niteliğinde: bir dostu bırakıp gitme hakkına sahip değilsek, artık dostluktan söz edilmez.

ağlamasını bilmediğim için hep yakındı benden. neyin iyi olduğunu bilmediğimi söylerdi bana.

 su altındaki bir taş gibi kayboldun!

- kadınları hiçbir zaman anlayamayacağım
- aptal aptal konuşma, bu dünyada anlaşılabilen ve bir anlamı olan tek şeydir o...

dostça gülümsedi. bu gülümseme sanki bana değil de çocukluğuma gitmiş gibiydi.

bu da alıntı içinde alıntı: "bir tek şeyi yitirirsiniz ve yaşamınız dopdolu olur" lamartine

inanç dağları yerinden oynatır. ama bazen de yerinden oynatacak dağlardan başka bir şey vermez.

ölüm içeri girmek için, sizin tek başına olmanızı bekler. (meksikalı inancı)

o zaman siz de bana niçin onun yanına uzanmadığımı, niçin onu kollarıma almadığımı ve son soluğunu dudaklarıma çekmediğimi soracaksınız, onu sonuna kadar izleyebilir ve onunla birlikte ölebilirdim. ama hayatta kalmak ve mutlu olmak istiyordu.

imkansıza bir şans tanıyın. imkansızın sabrının ne kadar taştığını ve ne kadar bize ihtiyacı olduğunu bilmiyorsunuz.

- artık yaşamak için hiçbir istek duymuyorum
- bu en eski yaşama biçimi

 insan bir kez umutsuzluğa düşünce, herhangi bir şeye inanmağa hazırdır.

kızım öldüğünden beri zamanımı mutlu olmaya hakkım olmadığnı kanıtlamakla geçiriyorum.

gülme, bazen nefretin öldürme biçimidir.

genel sözlere sığınmak her zaman daha kolaydır.

son iki söz:

bir kadın bütün gözleriyle, bütün sabahlarıyla, bütün ormanları, tarlaları, kökleri ve kuşlarıyla sevildiğinde onun henüz yeteri kadar sevilmediği anlaşılır. ve dünya, sizin yapmak zorunda oldğunuz şeylerin başlangıcından başka bir şey değildir.


...ve ben size aşksız yaşanamaz demiyorum, olabilir ve hatta en iğrenç şeydir bu!

Kadının Işığı, Romain Gary, Can, 1996

Alıntıcının notu: Bunlar kitabı ilk okuduğumda (2000) aldığım notlar, ikinci okuyuş her zaman ayrı keyifli.

4 comments:

  1. ehu şimdi bi baktım da bazen nefret diye bir şey olmaz, pazen nefret olabilir annelerimizin giydiği, giydirdiği türden. çevirenin ve yazarın ne demek istediği anlaşılıyor sonuçta da virgülü başka yere mi koymak gerekir temelli kaldırmak mı gerekir bilemedim. bilenler anlatsın.

    ReplyDelete
  2. bence virgülün yeri doğru... zira virgülü kaldırırsak "ne gülüyon oğlum" gibi bir anlam karışıklığı yaşayabiliriz. tdk'dan olur almadım, ama öyle geldi bana.

    ReplyDelete
  3. "gülme, nefretin öldürme biçimidir." olduğu zaman sorun yok bence de. ama "bazen nefret" bir tuhaf geliyor kulağa. bonus: ama insan uyumaz bazen düşünür.

    ReplyDelete
  4. ne güzel şeyler varmış meğer, hiç de bir fikrim yokmuş romain gary hakkında, oysa tabalık izlerinin sesi'nden kalma, buket uzuner'in söz etmesi ile kulağımda yer etmişliği vardı, neden almamışım elime bunca zamandır diye hayıflandım, iyi oldu :)

    ReplyDelete