çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım!

bu aralar gündemde şiir var. gündem derken benim hayatımın gündeminde, diğerleriyle pek ilgilenmiyorum zaten, gazete de okumuyorum uzun zamandır, dayımın tv açık uyuma huyu olmasa ve beni uyku bir tutsa - bir-tut-sa- belki kastelli'nin tek kurşun anıtını bile günler sonra öğrenecektim.

didem madak'tan daha önce bahsetmiş miydim hatırlamıyorum, tahinpekmez'e yazıp sonra sildiydim buraya taşımadım sanırım.

didem madak izmirli bir şaire ve benim "bu şiiri ben yazmalıydım." dediğim şiirlere sahip bir kadın, sanırım her gün bir şekilde aklıma düşüyordur bir şiirinden bir mısra, eksiksiz, en azından her gün içimden "ispanya'ya gidiyorum bir aşk mektubu yazmaya ve iskambil kağıtlarını ateşe atmaya!" diye geçiriyorum. çünkü aşkın en güzel tariflerinden biri bu firar, kaçma isteği, yolculuk hevesi. zaten ahmet telli de diyor "büyük aşklar yolculuklarla başlar ve serüvenciler düşer bu yollara ancak" diye. oh gene başladı çapraz şiir çağrışımı. didem madak'a dönüyorum...

bu sabah "çiçekli şiirler yazmak istiyorum"la uyandım. hani sonu ünlemlerle biten mısraları olan şiir. "çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım!" diye başlıyor şiir, ve benim gözümün önüne bu cümleyi kuran kız olduğu gibi geliyor, rengarenk elbisesi, dans eden etekleriyle, kaşları çatık ama gülümsemesi duruyor, bir kırıklık var içerisinde ve az sonra anlatacak bize her şeyi.

bekliyorum.

"bilmiyorsunuz. darmadağım gölgemi çiçekli perdelerin arkasına saklıyorum." diyor.

bunu okurken ben kızın minik ayaklarıyla koşturduğunu görebiliyorum. bendeki didem madak sihri de burada zaten, görselliği o kadar yoğun ki şiirlerinin sanki şiir okumuyorum da ufak bir oyun oynanıyor karşımda, iç ses tonum oyundaki o karaktere göre değişiyor şiiri okurken.

*
devam edeceğim.
*

No comments:

Post a Comment